Adanadan Kıbrıs uçakla 30 dak. :) inanılmaz güzel, uçağın havalandığını bir de iniş yaptığını hatırlıyor insan... Yalnız birşey dikkatimi çekti Kıbrısın havadan görünüşü bildiğin bir çöl... Ercan'a ( havalimanının adı) inerken dedimki; galiba burda araç felan yok develeri getirecekler ve biz yolumuza hörgüç üstünde, bedevi modeli devam edeceğiz hahayttt. Neyse efendim tabiki araç var bakmayın geyik yaptığıma :)
İndik taksi tutup Girne'ye geçtik. Bu arada taksi fiyatlarından bahsetmeden geçemeyeceğim ateş pahası 15 dakikalık yola 150 tl ödedil offf dedim bu ne? ama tabi el mecbur! Sonra, askerimizi gördük mutlu olduk, kendisi daha bi mutluydu kardeşi ve biricik yengesi geldiği için eh ehe ehe ( yenge ben oluyorum ). o gün gezdik Girneyi, dolaştık, sahil çok güzeldi turkuaz bir deniz ve her an mavi yolculuğa hazır teknelerle doluydu, salaş güzel balıkçılar, yer yer hediyelik eşya dükkanları,araçlar İngiliz usulu şöförler sağ tarafta ve çok enteresan trafik lambası yok!!! Yaya ayağını caddeye attığı anda, arabalar duruyor ve yaya aheste aheste yürüse bile ses çıkarmadan, kornaya basmadan,sabırla geçmesini bekleyip sonra yola devam ediyor.Hatta bir inek yola çıktı, tam üç sürücü ineğin o ağır aksak yürümesini bekledi, inek karşıya geçti ve trafik öyle devam etti, İstanbulda hiç böyle birşeye tanık ol(a)mayan ben şaşırdım ve özendim açıkçası bu saygı çok hoşuma gitti....
İnsanların konuşmalarıysa daha süperdi. Ben şive,ağız olaylarını çok severim sırf pislik olsun diye garsonla yarım saat sohbet ettim havadan sudan :) en son Mononun ' yeter Hürrem adam anlayacak 'demesiyle kendime gelip susutum hahaytt Yanlış anlaşılmasın dalga geçmedim şivesiyle, kulağa hoş ve egzantirik geliyor. 'ne istedin Gardaş ' diyo mesela. Girdiğimiz bujiteride kadın içerden sesleniyo ' Kim var oraştaaaa ? ' 'Napan seeeen? ' dediğinde 'iyidir sen napan ? ' moduna girdim hemen :))
Türkleri sevmiyorlar demişlerdi biz giderken; bu cümleye bazen evet bazen hayır diye cevap veriyorum ben şuan. Bazıları kötü davrandı, soru sorduk cevap vermedi, sallamadı. Bazıları çok içtendi , çok samimi...Her milletin iyiside var kötüsü de heyhat ...
Akşam olup askerimizi birliğine bıraktıktan sonra ; Mononun kuzeni ve sevgilisi (K. ve D.) bizi Kıbrısın geceleriyle tanıştırdılar, Magusa'ya götürdüler bizi... Önce mükellef bir sofra, gelsin Hellim peynirleri, gitsin balıklar, rakılar, rokalar vs. Görgüsüzlük yapmanın alemi yok işte :) zaten bayılırım ben Izgarada kızarmış üzerine kırmızı biber serpilmiş Hellim Peynirine gözüm dönmüş gibi onlar sohbet ederken ben tabağı bitirdim sohbet bitince zavallılar bir müddet hellim aradı bulamayınca yeniden sipariş ettiler tabi bu kez benden bayaaa bir uzağa koydular tabağı ehe ehe ehe ehe ehe.Kıbrısa gideniniz olursa lütfen haberim olsun hellim isticeeem :) Migroslarda da var deyip bana ukalalık yapmayın, Kıbrıstakinin tadı başka hahaytt.
Birde ŞEFTALİ KEBABI vardı tadı çok güzel olan. Efendim bu kebap ismini Kıbrıslı sokak kebapçısı Ali ustadan almış. Soranlara; kendi adını söyleyip şef Ali kebabı diyormuş, sonra Şeftali kebabı diye söylenip bu adla kalmış. Minik minik sarma görüntüsünde bildik kebap gibi değil... Gayet enfesti aşağıya resminide koyuyorum yiyenlerinizin ağzı sulansın diye hahaytt
Bir zaman sonra tabii; o kumarbaz, elinde kadehle gezen benden eser kalmadı. Anında özüme döndüm.Yüzüme bakan Mono bile ' uykun geldi senin' diye olayı çözdü. ' yaaa gözlerimde dumandan mahfoldu, şıkır şıkır ses başım şişti ' diyerek uykusuz ve huysuz halime anında döndüm :) çıktık ordan bildik sakin hayatımıza döndük. cıks bize göre değil bu kumar hayatı hahayyt.
Ertesi gün son günümüzdü, Kıbrıs kalesini gezdik.Lefkoşayı gezdik.. Hediyelik eşya aldım tabi yine.Bide aaa Mono bak gümrükten makyaj malzemeleri alıcam diyerek onu strese soktum :)) ama alamadım zamanımız kalmadı ...
Vee sıkılıp yaramazlık yapan ben hahaytt...
Bir seyehatimide sizlerle paylaştım mutluyum :) Hoşçakalın....
0 yorum:
Yorum Gönder